NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
18 - (1740) وحدثنا
محمد بن
عبدالرحمن بن
سهم. أخبرنا
عبدالله ابن
المبارك.
أخبرنا معمر،
عن همام بن منبه،
عن أبي هريرة.
قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم (الحرب
خدعة).
{18}
Bize Muhammed b.
Abdirrahmân b. Sehm de rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Mübarek haber
verdi. (Dediki): Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebbih'den, o da Ebû Hureyre'den
naklen haber verdi. Ebû Hureyre şöyle demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem):
«Harb hileden
ibarettir.» buyurdular.
İzah:
Bu hadîsleri Buhâri
«Kitabü'l-Cihâd»da; Câbir rivayetini Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Kitâbü'I-Cihâd»da;
Nesâî «Kitabü's-Siyer»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bu bâbta Nesâî,
Hz. Alî (Radiyallahu anh)'dan, ibni Mâce, Hz. ibni Abbâs ile Hz. Âişe'den; Ebû
Dâvûd, Kâ'b b. Mâlik (Radiyallahu anh)'dan; imam Ahmed Hz. Enes'den; Bezzâr,
ibni Ömer'le Hüseyin b. Alî'den Ebû Ya'lâ El.Mavsılî, Hasan b. Aliy
(Radiyallahu anh)'dan Ebû Yâ'lâ ile Taberâni Abdullah b. Selâm'dan; Taberânî
Zeyd b. Sabit'le Nevvâs b. Sem'ân, Avf b. Mâlik, Nuaym b. Mes'ûd ve Nebît b.
Şerît'dan hadîsler tahrîc etmişlerdir.
Had'a: Aldatmak, hile
yapmak, niyetinin aksini göstermektir. Bu kelime «hud'a» ve «hudea»
şekillerinde de okunabilirse de en meşhur kıraati «had'a»dır. Sa'leb ve diğer
lisan âlimleri: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in lügati budur.»
demişlerdir.
-Had'a: Buradaki
metinlerde ''hileden ibarettir'' kelinde tercüme ile geçiyor.-
Harpte küffara hîle
yapmak bütün ulemânın ittifakı ile caizdir; ve nasıl imkân bulunursa öyle
yapılır. Yalnız küffara verilen söz ve emânı bozmak caiz değildir. Bu hususta
ibni'l-Arabi şunları söylemiştir :
«Harpte aldatma:
Gizlemek, örtmek ve sözden dönmek gibi şeylerle olur. Bu haramdan istisna ve
tahsis edilen câizattandır. Yalan bilittifak haram; fakat bazı yerlerde
bilittifak caizdir. Bunların başında harp gelir. Kulların za'fından dolayı harp
ve emsalinde Allah yalan söylemeye bir lütuf olarak izin vermiştir. Onun helâl
kılınmasında aklın hiç bir te'-sîri yoktur. Bu iş sadece şeriata aittir. Şayet
bid'atçıların dediği gibi yalanın haram kılınması aklî ve haram kılma işi nefsi
bir sıfat olsaydı yalan söylemek ebediyyen helâl olamazdı. Bu mesele aklî
meselelerden değildir ki cevap vermeye değsin! Bu cihet ulemâmıza gizli kalmış;
Taberî (yalan ancak ta'rîz yolları ile caiz olur, hakikî yalanı söylemek helâl
değildir.) demiş; Nevevî; (Zahire bakılırsa hakikî yalanı söylemek mubahtır,
lâkin yâlnız ta'rîzle yetinmek efdaldir.) mütaleasında bulunmuştur...»